EY, telekom kesimi için en büyük 10 riske dikkat çekiyor!
Uluslararası danışmanlık ve kontrol şirketi EY (Ernst & Young) global çapta telekom şirketlerini bekleyen en büyük 10 riski açıkladı. Telekomünikasyon şirketlerinin epey değişken bir iş ortamında stratejilerini yenilemekte olduğuna dikkat çeken EY raporu, telekom operatörlerinin son iki yılda dijital dönüşüm teşebbüslerinin kapsamını ve gayelerini genişlettiğine işaret ediyor. Bunun yanı sıra, EY’ın Telekomünikasyon operatörleri için en büyük 10 risk raporu, telekom operatörlerinin iş gücünde çeşitliliği ve kapsayıcılığı (D&I) güzelleştirmek ve yeni yetenekleri çekmek dahil olmak üzere sürdürülebilirliğe yine odaklandıklarını vurguluyor.
EY, telekom kesimini 2023 yılında etkileyen en büyük 10 riski ve bunlarla başa çıkmak için bu alandaki şirketlere yönelik tekliflerini şöyle sıralıyor:
Risk 1. Ömür maliyeti krizi ile karşı karşıya olan müşterilere kâfi cevap verememek
Yaşam maliyeti krizi, hanelerin telekomünikasyon sağlayıcılarından kıymet alıp almadıklarını yine gözden geçirmelerine neden oluyor. EY’ın hususla ilgili
Risk 2. Güvenlik ve itimat konusunda değişen zorunlulukları hafife almak
Son devirde siber tehditler süratle artıyor ve telekom operatörleri de bu tehditlerin önüne geçmek için gayret ediyor. Araştırmalar, günümüzde tüketicilerin %46’sının internet kullanımında ferdî datalarını inançta tutmanın neredeyse imkânsız olduğuna inandıklarını ortaya koyuyor. Tıpkı vakitte, telekomünikasyon şirketlerinin bilgi güvenliğinden sorumlu üst seviye yöneticilerinin (CISO’lar) %39’u, güvenlik hususlarının stratejik yatırımlara gereğince dahil edilmediğini düşünüyor.
Risk 3. İş gücü kültüründe ve çalışma biçimlerinde düzgünleştirme yapılamaması
İşverenlerin ve çalışanların iş gücü kültürüne yönelik görüşleri farklılaşıyor. EY’ın iş gücü alanında gerçekleştirdiği bir araştırmaya (Work Reimagined) nazaran, teknoloji, medya ve telekomünikasyon bölümü çalışanlarının %91’i haftada iki yahut daha fazla gün uzaktan çalışmak istiyor. Herkesin haftada beş gün ofiste mesai yapması gerektiğine inanan patronların oranı ise %25. Bedelli yetenekleri kaybetme riskine karşı, telekom şirketlerinin çalışanlarını dinlemesi ve çalışanların beklentilerine karşılık vermesi daha da kıymet kazanıyor.
Risk 4. Sürdürülebilirlik gündeminin güçlü yönetilememesi
Yenilenebilir güç tüketimi ve e-atık idaresi üzere çevresel, toplumsal ve yönetişim (ESG) ölçümleri çoklukla eksik durumda. Dahası, telekom şirketlerinin %39’u belli bir “net sıfır” stratejisini, geçiş planını yahut karbonsuzlaştırma stratejisini paylaşmış değil. Müşteri muhtaçlıklarının süratle geliştiği bir ortamda operatörler, değişen paydaş beklentilerine ahenk sağlamak için bu mevzuya daha fazla kıymet vermeli.
Risk 5. Dijitalleşmenin verimliliği hızlandırmada faal kullanılamaması
Günümüzün enflasyonist baskıları, telekom şirketlerinin verimliliği ve çevikliği artırmasının ehemmiyetini bir üst düzeye taşıdı. EY raporu, çeşitli karmaşıklıkların yeni jenerasyon teknolojiler aracılığıyla dönüşüm yeteneklerini sınırladığını ortaya koyarken çeşitli insan faktörleri de bu alanda ilerlemeyi sınırlayan etkenler ortasında gösteriliyor. Operatörler, dönüşüm gündemlerinin karşı karşıya olduğu en büyük kültürel zorluk olarak uzaktan çalışmanın iş birliği üzerindeki olumsuz tesirini öne sürüyor.
Risk 6. Altyapının güçlü direnç ve erişiminin sağlanamaması
Ağ güvenilirliği, müşteriler için bir telaş kaynağı olmayı sürdürüyor. Daima artan bilgi tüketimi ise telekom operatörleri için mevzuyu daha da zorlaştırıyor. Pandemi devrinde daha da derinleşen dijital uçurum hesaba katıldığında altyapı üzerindeki baskı daha da artırıyor.
Risk 7. Yenilikçi iş modellerini değerlendirememe
IoT (Nesnelerin interneti) ve bulut bilişim üzere süratli büyüyen alanlarda elde edilen gelirlerin küçük oranlarda kalması nedeniyle şimdi kayda paha bir randıman artışı sağlanabilmiş değil. Buna ek olarak, telekom şirketlerinin teklifleri ile kurumsal müşterilerin talepleri ortasında, bilhassa gelişmekte olan hizmet alanlarında bir ahenk eksikliği kelam konusu.
8. Altyapı varlıklarının pahasını maksimize edememe
Son periyotta telekom şirketlerinin sahip oldukları altyapının bedelini ortaya çıkarma uğraşları sürat kazanıyor. Bilhassa çeşitli altyapı cinslerine yönelik yine yapılandırma alanındaki elden çıkarmalar, paylaşım ve ortak teşebbüs yollarına daha çok başvuruluyor. Birçok telekom CEO’su, temel ve temel olmayan altyapılar ortasında daha net bir ayrım yapmanın elden çıkarma konusundaki planlarına yardımcı olabileceğine inanıyor, birçoğu da temel işlerini yine tasarlama fırsatlarını kaçırdıklarına inanıyor.
9. Dış ekosistemlerle yetersiz iş birliği
5G ağlarına yönelik talep günden güne artarken, şirketler faal olarak ilgili ekosistemle güçlü alakalara sahip tedarikçiler arıyor. Tüm bunlar, telekom şirketlerinin dış ekosistemlerle iş birliğini güçlendirmesini gerektiriyor. Fakat telekom şirketlerinin yalnızca %11’i, birden fazla iştiraki yeni iş modellerinin temeli olarak görüyor ve ekosistem iştirakine stratejilerinin merkezinde yer vermiyor.
10. Değişen düzenleyici ortama gereğince ahenk sağlayamama
Ülkelerin data muhafaza ve saklılık kurallarını uygulamaya koyması yahut değiştirmesiyle ortaya çıkan çok modüllü düzenleyici yaklaşımlar, çeşitli zorlukları da beraberinde getiriyor. Yapay zekâya yönelik artan düzenleyici odaklanma, riskleri artırabilecek bir etken. Tüm bunlarla birlikte, altyapının güçlendirilmesi için devlet takviyesi üzere siyasetler da çeşitli fırsatlar yaratabilir.
EY Türkiye Telekomünikasyon, Medya ve Teknoloji (TMT) Kesim Başkanı Emre Beşli bahisle ilgili şu değerlendirmede bulundu:
“Hızla değişen ve global belirsizliklerin hâkim olduğu bir dünyada telekom kesiminin karşı karşıya olduğu riskler de süratle değişip gelişmeye devam ediyor. Dünyada olduğu üzere ülkemizde de telekom şirketlerinin ortaya çıkan tehditler konusunda dikkatli olmaları ve bunlarla başa çıkmak için yeni ve yanlışsız stratejiler geliştirmeleri gerekiyor. EY raporu, telekom operatörlerinin bu periyotta güvenliğe ve itimada güçlü bir biçimde odaklanması gerektiğini vurguluyor. Bunun yanı sıra, iş gücü kültürünün geliştirilmesinin ve sürdürülebilirliğin daha güzel idaresine yönelik hareketlerin de en kritik zorunluluklar ortasında olduğunu görüyoruz.”
“Özellikle müşterilere daha net, kolay ve inançlı dijital ‘self servis’ tecrübeler sunmanın değeri artıyor. Bununla birlikte, güç kullanımı ve karbon emisyonlarından çalışma ortamında kapsayıcılığa kadar sürdürülebilirlik gündeminin daha âlâ yönetilmesi, verimliliği de artırabilir. Bu da müşteriler, çalışanlar ve ekosistem paydaşları ortasında daha yüksek bir inanç ve bağlılık sağlayabilir.”
Raporun Tamamına Buradan Ulaşabilisiniz
